İffet Zırhını Kuşanarak, Haya Elbisesini Giyinmek

Sevgili Peygamberimiz (sas) bir gün ashabına, "Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz!" buyurdu. Ashab, Peygamber Efendimiz’e "Biz zaten Allah’tan haya ediyoruz, elhamdülillah!" şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine, Fahr-i Kainat Efendimiz sözlerine şöyle devam etti. "Haya, sadece sizin anladığınız manada değildir. Allah’tan hakkıyla haya etmek, bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve ölümden sonraki hayatı asla unutmamaktır." (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 24.) İnsanı diğer varlıkların en mükemmeli ve şereflisi kılan üstün değerlerden biridir edep ve haya. İnsanın süsü, ziynetidir edep ve haya. İnsanda doğuştan var olan ve onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir bu iki güzel haslet. Sevgili Peygamberimiz (sas)’in ifade ettiği gibi yaratılış hikmet ve gayesine uygun, insana yaraşır bir hayat sürme çabasıdır. Kişinin imanının kemale ermesi için gerekli olan en önemli ahlaki güzelliklerden birisidir. Rabbimizin sevdiği üstün meziyetlerdendir. Her insanın sahip olması gereken en önemli zenginliktir. Bütün güzel erdemlerin kaynağıdır edep ve haya. Ahlaklı ve onurlu bir hayatın anahtarıdır. Çirkin ve kötü olan her şeyden uzak durabilmektir. Zira insan için edep ve hayâ, hayattır. İnsan olmanın mümince yaşamanın bir gereğidir. Onu haramlardan koruyan en etkili kalkandır. Müminlere Allah’ın rızasını ve sevgisini kazandıran, cennetin yolunu açan en kıymetli vasıftır. Edep ve hayâyı kaybetmek ise hayatını bir başka deyişle yaratılış amacını kaybetmiş demektir. Edep ve hayâyı kaybetmek, nefsin kölesi olarak yaşamanın adı demektir. Edebini ve iffetini yitiren kimse izzet, vakar, şahsiyet ve hürriyetini kaybetmiş demektir. Kalbin hayasızlığı samimiyetsizliktir. Gözün hayasızlığı harama nazar etmektir. Dilin hayasızlığı gıybet, iftira gibi günahları işlemektir. Elin hayasızlığı harama el uzatmaktır. Kulağın hayasızlığı harama kulak kesilmek, insanların mahremiyetlerini ayıp, kusur ve hatalarını araştırmak ve bunları başkalarıyla paylaşmaktır. Cennette yasak ağacın meyvesinden yiyen, bu yüzden açığa çıkan edep yerlerini örtmeye çalışan Hz. Adem ve eşinin bu davranışı, haya ve edebin ne denli köklü bir duygu olduğunu göstermektedir biz kullarına. Rabbimiz, insanlığa ilk olarak Hz. Adem ve Havva aracılığıyla insanın mahremiyetini öğretmiş ve bu mahremiyetin korunmasını emretmiştir biz kullarına. Edep ve hayâyı hayatımıza aktardığımızda huzur, rahmet, bereket ve hayr ile karşılaşırız biz mümin kullar. "Edep Ya Hû" düsturuyla göz, kulak, dil ve gönül kapılarını kapatır mümin her türlü hayasızlığa ve harama. Dinimizin belirlediği sınırlara uyarak günahlardan titizlikle kaçınır. Ahlaki yozlaşmaya sebep olacak en küçük bir yanlışa bile fırsat vermemeye gayret eder. Takva elbisesine bürünüp edep, haya ve iffeti kuşanır. Bu can, bu mal ve bu bedenin kendisine emanet olarak verildiğini ve bu nimetlerden hesaba çekileceğini aklından çıkarmaz. Geleceğini emanet ettiği yavrularını güzel ahlaklı, haya duygusuna sahip, erdemli fertler olarak yetiştirmeye gayret eder. Allah Resûlü (sas)’in şu nebevi öğüdünü "Haya imandandır, imanın yeri ise cennettir. Kötü söz insanlara sıkıntı verir, sıkıntının yeri de cehennemdir." (Tirmizî, Birr ve sıla, 65; İbn Mâce, Zühd, 17.) zihninden asla çıkarmaz. İffet zırhını kuşanmış ve hayâ elbisesini giyinmiş müminler gözlerini haramdan korumakla başlarlar işe. Yüce Mevla her halimizden haberdar olduğunu hatırlatarak, "Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar...", "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…" (Nûr, 24/30-31.) buyurmakta, gönlümüze açılan pencerelerimiz olan gözlerimizi edep ve hayâ perdesiyle örtmemizi bizlerden istemektedir. Unutulmamalıdır ki, bizler "Helali olmayana yan gözle dahi bakılmaz" diyen bir geleneğin mensuplarıyız. Bugün büyük oranda insanlık, bir edep ve haya mahrumiyeti, bir ahlak çöküntüsü yaşamaktadır. Günümüz dünyasında ahlaki değerler giderek yozlaşmaktadır. Sosyal medyanın sınır tanımaksızın ve ölçüsüzce mahremiyeti hiçe sayarak kullanılması birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Her türlü hayasızlığı, hiçbir sınır tanımayan bir özgürlük, özgürleşme ve özgüven adı altında bütün değerleri hiçe sayan bu zihniyet bugünün insanına egemen olmuştur. İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde iffet ve namusa bu denli tasallut, edep ve hayadan yoksunluk, giyim ve kuşamda ölçüsüzlük ve müstehcenlik günümüzdeki kadar etkin ve planlı bir şekilde yayılmamıştır. Edep ve haya yoksunu modern uygarlık, bugün türünün en çirkin örneklerini apaçık bir şekilde bizlere sergilemektedir. Ayrıca gayri ahlaki tutum ve davranışların, haz kültürünün neredeyse bir hayat tarzı haline getirildiği küresel dünyada; ırz, namus, haya, iffet ve mahremiyet gibi insana özgü değerler, zamanla sadece belli bir cinsiyette bulunması gereken değerler gibi anlaşılmaya başlanmıştır. Oysaki ırz, namus, haya ve iffet gibi kavramlar, herhangi bir

İffet Zırhını Kuşanarak, Haya Elbisesini Giyinmek

Sevgili Peygamberimiz (sas) bir gün ashabına, "Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz!" buyurdu. Ashab, Peygamber Efendimiz’e "Biz zaten Allah’tan haya ediyoruz, elhamdülillah!" şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine, Fahr-i Kainat Efendimiz sözlerine şöyle devam etti. "Haya, sadece sizin anladığınız manada değildir. Allah’tan hakkıyla haya etmek, bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve ölümden sonraki hayatı asla unutmamaktır." (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 24.)

İnsanı diğer varlıkların en mükemmeli ve şereflisi kılan üstün değerlerden biridir edep ve haya. İnsanın süsü, ziynetidir edep ve haya. İnsanda doğuştan var olan ve onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biridir bu iki güzel haslet. Sevgili Peygamberimiz (sas)’in ifade ettiği gibi yaratılış hikmet ve gayesine uygun, insana yaraşır bir hayat sürme çabasıdır. Kişinin imanının kemale ermesi için gerekli olan en önemli ahlaki güzelliklerden birisidir. Rabbimizin sevdiği üstün meziyetlerdendir. Her insanın sahip olması gereken en önemli zenginliktir.

Bütün güzel erdemlerin kaynağıdır edep ve haya. Ahlaklı ve onurlu bir hayatın anahtarıdır. Çirkin ve kötü olan her şeyden uzak durabilmektir. Zira insan için edep ve hayâ, hayattır. İnsan olmanın mümince yaşamanın bir gereğidir. Onu haramlardan koruyan en etkili kalkandır. Müminlere Allah’ın rızasını ve sevgisini kazandıran, cennetin yolunu açan en kıymetli vasıftır. Edep ve hayâyı kaybetmek ise hayatını bir başka deyişle yaratılış amacını kaybetmiş demektir. Edep ve hayâyı kaybetmek, nefsin kölesi olarak yaşamanın adı demektir. Edebini ve iffetini yitiren kimse izzet, vakar, şahsiyet ve hürriyetini kaybetmiş demektir.

Kalbin hayasızlığı samimiyetsizliktir. Gözün hayasızlığı harama nazar etmektir. Dilin hayasızlığı gıybet, iftira gibi günahları işlemektir. Elin hayasızlığı harama el uzatmaktır. Kulağın hayasızlığı harama kulak kesilmek, insanların mahremiyetlerini ayıp, kusur ve hatalarını araştırmak ve bunları başkalarıyla paylaşmaktır.

Cennette yasak ağacın meyvesinden yiyen, bu yüzden açığa çıkan edep yerlerini örtmeye çalışan Hz. Adem ve eşinin bu davranışı, haya ve edebin ne denli köklü bir duygu olduğunu göstermektedir biz kullarına. Rabbimiz, insanlığa ilk olarak Hz. Adem ve Havva aracılığıyla insanın mahremiyetini öğretmiş ve bu mahremiyetin korunmasını emretmiştir biz kullarına. Edep ve hayâyı hayatımıza aktardığımızda huzur, rahmet, bereket ve hayr ile karşılaşırız biz mümin kullar.

"Edep Ya Hû" düsturuyla göz, kulak, dil ve gönül kapılarını kapatır mümin her türlü hayasızlığa ve harama. Dinimizin belirlediği sınırlara uyarak günahlardan titizlikle kaçınır. Ahlaki yozlaşmaya sebep olacak en küçük bir yanlışa bile fırsat vermemeye gayret eder. Takva elbisesine bürünüp edep, haya ve iffeti kuşanır. Bu can, bu mal ve bu bedenin kendisine emanet olarak verildiğini ve bu nimetlerden hesaba çekileceğini aklından çıkarmaz. Geleceğini emanet ettiği yavrularını güzel ahlaklı, haya duygusuna sahip, erdemli fertler olarak yetiştirmeye gayret eder. Allah Resûlü (sas)’in şu nebevi öğüdünü "Haya imandandır, imanın yeri ise cennettir. Kötü söz insanlara sıkıntı verir, sıkıntının yeri de cehennemdir." (Tirmizî, Birr ve sıla, 65; İbn Mâce, Zühd, 17.) zihninden asla çıkarmaz.

İffet zırhını kuşanmış ve hayâ elbisesini giyinmiş müminler gözlerini haramdan korumakla başlarlar işe. Yüce Mevla her halimizden haberdar olduğunu hatırlatarak, "Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar...", "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…" (Nûr, 24/30-31.) buyurmakta, gönlümüze açılan pencerelerimiz olan gözlerimizi edep ve hayâ perdesiyle örtmemizi bizlerden istemektedir. Unutulmamalıdır ki, bizler "Helali olmayana yan gözle dahi bakılmaz" diyen bir geleneğin mensuplarıyız.

Bugün büyük oranda insanlık, bir edep ve haya mahrumiyeti, bir ahlak çöküntüsü yaşamaktadır. Günümüz dünyasında ahlaki değerler giderek yozlaşmaktadır. Sosyal medyanın sınır tanımaksızın ve ölçüsüzce mahremiyeti hiçe sayarak kullanılması birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Her türlü hayasızlığı, hiçbir sınır tanımayan bir özgürlük, özgürleşme ve özgüven adı altında bütün değerleri hiçe sayan bu zihniyet bugünün insanına egemen olmuştur. İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde iffet ve namusa bu denli tasallut, edep ve hayadan yoksunluk, giyim ve kuşamda ölçüsüzlük ve müstehcenlik günümüzdeki kadar etkin ve planlı bir şekilde yayılmamıştır. Edep ve haya yoksunu modern uygarlık, bugün türünün en çirkin örneklerini apaçık bir şekilde bizlere sergilemektedir.

Ayrıca gayri ahlaki tutum ve davranışların, haz kültürünün neredeyse bir hayat tarzı haline getirildiği küresel dünyada; ırz, namus, haya, iffet ve mahremiyet gibi insana özgü değerler, zamanla sadece belli bir cinsiyette bulunması gereken değerler gibi anlaşılmaya başlanmıştır. Oysaki ırz, namus, haya ve iffet gibi kavramlar, herhangi bir cinsle sınırlı değildir. Kadın erkek herkesi kuşatmaktadır. Unutulmamalıdır ki, iffetli bir hayat sürmek kadın-erkek herkes için en önemli ahlaki sorumluluklarımızdandır.

Öyleyse geliniz Yüce Rabbimizin arşının gölgesindeki, bahtiyar kullarından olmak için iffet ve haya timsali Rahmet Elçisi’nin şu yakarışını sık sık terennüm edelim: "Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum." (Müslim, Zikir, 72; Tirmizî, Deavât, 72; İbn Mâce, Dua, 2.) Amin.